Nietzsche " Tozlu raflar arasında dolaşan parmakların ve okuma isteğiyle tutuşan bakışların ısrarla odaklandığı az yazardan biridir Dostoyevski… Romanları defalarca okunmasına rağmen sanki her daim yeniden okunmak için bizi beklemektedir. Pek çok okurun okuma zevkini keşfettiği noktada -et voila- Dostoyevski karşımıza çıkmaktadır. Okur Dostoyevski satırlarında okuma zevkini tattıktan sonra asla aynı kalamaz ve şeyleri eskisi gibi göremez olur. Dostoyevski romanları okurun daha sonraki okuma serüveninde peşine düşeceği derin bir düşünsel boyut ve estetik bir bütünlük arz eder. Öyle ki pek çoğumuzun okuma serüveni ev sahibesinden gizlenerek sokağa çıkan ve saman pazarında kaybolan Raskolnikov'un ya da kendisine çarpan subaya karşı derin bir öfke besleyen yeraltı adamının verdiği zevki başka kitaplarda aramakla geçer. Söz konusu durum Dostoyevski romanlarının Martin Heidegger'in "deneyimsel kitap" olarak kategorilendirdiği eserler sınıfında olmasından kaynaklanır. Bu deneyimsel eserler okuru ve Dostoyevski Seks Hakkındaki Düşünceleri okuma-yazma sürecinde dönüştüren bir niteliğe sahiptir. Bir Dostoyevski romanına rastladığımız anda özne-nesne ilişkisi ters yüz olur ve okur olarak kendi benliğimizin nesneleştiğini, romanı okuyacak olmaktan öte, adeta "romanın bizi okuyacağını" hissederiz. Bu yönüyle Dostoyevski, günümüzde geçerliliği tartışılamaz olan Roland Barthes'ın "Yazarın Ölümü" konseptine direnen az yazardan biridir, hatta belki de tek yazardır. Ancak yine de okuru nesneleştiren Dostoyevski "Tanrı Yazar" konumuyla bizi rahatsız etmez. Çünkü Dostoyevski eserlerini satırlara göre dışsal bir yerden, dikte edici bir tavırla Tanrı konumundan yazmaz, o yazarak evrildiği bir yaşam öyküsüne sahiptir. Eserleri bu yönüyle deneyimseldir. Özellikle Rene Girard'ın "Dostoyevski'nin yapıtı yaşamöyküsü aracılığıyla açıklanamaz; ama belki yapıt sayesinde, yaşamöyküsü anlaşılır kılınabilir," ifadesiyle düşünürsek bu deneyimsellik açıklık kazanır. Girard'ın yüzyılı aşan bir sürede gittikçe genişleyen, Dostoyevski hakkındaki literatürde özgüllüğüyle dikkat çeken Dostoyevski Yeraltı İnsanı başlıklı incelemesi geçtiğimiz ay Everest Yayınları bünyesinde dilimize kazandırıldı ve raflardaki yerini aldı. Girard incelemesinde Dostoyevski romanlarındaki temel bir izlek olan yeraltı metaforunu merkeze almış ve bu temanın düşünsel boyutunu, Dostoyevski'nin yaşam öyküsünden ve eserlerinden kazıyarak çıkardığı ipuçlarıyla birleştirebilmeyi başarmış. Orhan Pamuk'un ifadesiyle, "en kutsal olana ilgiyle en bayağı olana düşkünlüğün boyutlarının genişliğini" bize gösteren Dostoyevski'nin sanatının izleklerini bir dedektif titizliğiyle yeraltı dehlizlerinde aramaya koyulmuş Girard. İnceleme sonucunda kimilerine göre "nevrozlu Dostoyevski Seks Hakkındaki Düşünceleri sanat dehası" Sigmund Freud ya da Tanrı'nın ölümünün sonucunda oluşan varoluşsal krizin yazarı Albert Camus olarak Dostoyevski'nin ötesinde, bir "insanın ölümü" ve "güç ilişkileri" düşünürü olarak Dostoyevski karşımıza çıkıyor. İçindeki cinleri romanlarında canlandırarak kovan, delilik ve dahilik arasındaki ince çizgide seyreden ömrü boyunca ruh huzurunu yakalayamayan Dostoyevski'nin yeraltı imgesiyle birlikte düşünebileceğimiz yaşamı, uçlardan ziyade aşırılıklarla geçmişti. Dostoyevski ya uçlarda telef olacak ya da aşırılıklarla göğe yükselecektir, yani karakteri İvan Karamazov için yazdığı gibi, Dostoyevski "Ya gerçekliğin ışıkları altında yeni bir hayata kavuşacak, ya da nefret içinde mahvolacaktır. Dostoyevski'nin hem günahkar hem de bir ahlakçı olarak kimliği, yani insan olmaya dair tüm çelişkileri bünyesinde taşıyan varoluşu ya tam delilikle ya da dahilikle sonuçlanacak bir varoluştur. Dostoyevski önce deliliği ardından ise dehayı deneyimleyecektir. Yeraltından Notlar 'ı yazana dek Fransız ve Alman çağdaşlarından geride olan Dostoyevski kısa zamanda onların ötesine geçecektir. Dostoyevski'nin erken dönem eserlerinde yeraltının temalarından biri olan aşağılık duygusuna sıkça rastlanır ve Öteki haricinde Ezilenler 'in de dahil olduğu eserlerinde romantik idealist bir ortam söz konusudur. Öteki yazarın acemilik dönemindeki bir denemesi olarak kalır ve Bielinski başta olmak üzere eleştirmenler tarafından ilgi görmez. İnsancıklar'ın ardından Neksarov tarafından "Yeni bir Gogol doğuyor," şeklinde karşılanan, Bielinski'nin övgülerine mazhar olan Dostoyevski, Öteki 'yle birlikte psikolojik bir çöküş dönemine girer. Ancak bu durum eserlerinde cinsel bir aşağılık duygusu olarak göze çarpar. Ezilenler gibi romantik denebilecek eserlerinde karakterlerinin sevdiği kadının öteki aşığına yardım eden tavırlarında sözde yücegönüllük altından psiko-patolojik bir mazoşizm belirginleşir. Mazoşizm ve sadizm Girard'ın ifade ettiği gibi yeraltı mistisizminin dinsel eylemlerini oluşturur. Yeraltından Notlar ile birlikte söz konusu aşağılık duygusu cinsel olmaktan öte varoluşsal bir aşağılık duygusuna dönüşür. Tanrı'nın öldüğü bu yeni dünyada insan Dostoyevski Seks Hakkındaki Düşünceleri kanı gururla temizlemekte ve yeraltı dehlizlerinde hayatını idame ettirebilecek yegane yüce değeri aramaktadır. Ancak karakter düşsel gerçekliğinde ne kadar yücelirse gerçek yaşamında o kadar alçalır ve bundan sinsi bir zevk duyar. Dostoyevski tek bir karakterle toplum-birey dikotomisinin zayıflığını göstermektedir. Toplumsal Dostoyevski Seks Hakkındaki Düşünceleri bireysel psikoloji arasındaki sadizm ve mazoşizme dayanan gizli suç ortaklığının var olduğu giderek daha çok hissedilir. Her bir yeraltı insanı diğerlerine benzedikçe, biricik olduğuna yönelik bir yanılsama yaşar ve modern bir paranoya içinde Girard'ın ifadesiyle "Ben tek başımayım, onlarsa birlik," diye haykırır. Yeraltı teması Dostoyevski'nin dört büyük metafizik eserinde Suç ve Ceza, Budala, Cinler, Karamazov Kardeşler düzey değiştirir ve büyüsü bozulmuş modern dünyada artık geçerli olan temel itkinin güç ilişkileri olduğu hissedilir. Raskolnikov, Tanrıyı öldürmesine rağmen onun tahtına geçemeyen, krizdeki varoluşu simgeler. Ancak Budala ve Cinler 'de ilişkinin yapısı derinleşir. Prens Mişkin ve Stavrogin'in birer karşı-tez olarak karşımıza çıkar.
Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sının İncelenmesi
Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sının İncelenmesi - HukukPolitik Cinsel saplantıları vardı ve genelevlerin müdavimiydi. Doğru. bütün. St. Petersburg'daki bütün genelevlerin yolunu bilen Dostoyevski, bizzat. neredeyse bütün karakterleriin evlilik üzerine düşüncelerini, evliliik hayatlarında yaşadııkları sorunları, eşlerine olan düşünce ve hislerini anlatır. 3. Acaba Dostoyevski katil miydi? | Gönül Kıvılcım | Edebiyat HaberAnlaşılan, yazar hayatından esinlense de esinlenmese de okur Vargas Llosa ile hemfikir, yani bütün öykülerin özünde onları yaratan kişilerin deneyimleri olduğunu düşünüyor. Onun kıl payı kurşuna dizilmekten kurtulması, ondaki arayışın temel noktasıdır. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Çünkü bizim genç kafasında bir cinayeti tasarlamaktadır; böyle bir cinayeti işlemek, bizim idealist gencimiz için kolay değildir. Facebook Twitter Youtube. Suç işleme eğilimi insanda doğuştan mı vardır; siz ne yaparsanız yapın insan ilk fırsatta suç işler mi?
"Kutsal olana ilgi, bayağı olana düşkünlük"
Paylaşılan suç, insanı hafifletir. Doğru. St. Petersburg'daki bütün genelevlerin yolunu bilen Dostoyevski, bizzat. Böylece suçluluk duygusu yalnız suçlunun içinde kalmaz, dışarıya taşar. Cinsel saplantıları vardı ve genelevlerin müdavimiydi. 'den bir sigmund freud yazısı. bütün. erkeklerdeki (ve kadınlardaki) kumar tutkusu, gizli eşcinsellik, özezerlik (mazoşizm) ve sahte. 3. neredeyse bütün karakterleriin evlilik üzerine düşüncelerini, evliliik hayatlarında yaşadııkları sorunları, eşlerine olan düşünce ve hislerini anlatır. Raskolnikov suçunu ona itiraf eder.Cezası çekilmeyen suç insanı rahat bırakmaz. İşte bu bağlamda Batılı düşünür ve sanatçılar kafa yormuş, birçok eser kaleme almışlardır. Remember me Lost your password? Ama söz konusu sancı sadece kahramanın değil, dili yasaklı bu yüzden uzunca bir süre kendi yazarlarını üretememiş bir halkın sancısıdır. Çünkü hayatı boyunca bilmekten acı çektiğini söyleyen bir adamın kahramanı, İsa değil de ancak Fyodor Karamazov olabilir. Gerçekte göze çarpan bir şey var; doğrusu bundan yararlanan çoğunluk ve toplumların önderleri bu korkunç kıyımın suçlusudur. Raskolnikov geride bir tanık bırakmamak için onu da öldürür. Ama insan bilinmeyenle yüz yüze geldi mi, o korku bilinene dönüşür. Prens Mişkin ve Stavrogin'in birer karşı-tez olarak karşımıza çıkar. Onların gözde tümcesi böyle! Çirkin, soğuk, yarı umutsuzluk, yarı inanç. İdama mahkum oldu, fakat infaza dakikalar kala affedildi. Bir yanıyla özverili, idealist bir gençtir; öte yandan çok kolayca insan öldürür. Ekonomik düzey kız tarafında yüksekse küçük kız çocukları nedense gelin falan olmuyor. Öte yandan kahramanımızın karaciğer ve diş rahatsızlıkları için tıbba inandığı halde tedavi olmadığını, fiziksel acı çekmekten zevk aldığını işitiyoruz. İyilik yapmak kötülükten geçiyorsa, buna iyilik denilebilir mi? Rusya gerçekte tarih sahnesine çok geç çıkmış, Rus insanı çok ilkel ve çetin koşullar içinde yaşamıştır. Tüm bunları aptallıkla açıklıyorlar. Küçük yaşta evlenen, evlendirilen kızların mutlu olma şanslarının olmadığını göstermiş, usta daha ne yapsın. Edebiyat dünyayı görme biçimidir ve yazarın yaşadıklarından doğru belirli filtreler edinmiş gözleridir o dünyayı bize aktaran. Aynur Kulak. Roman, o günlerde, bastırma, karşıt tepki, yer değiştirme ve ussallaştırma olarak da bilinen savunma mekanizmalarının yanı sıra rüyalarda ve dürtülerde ortaya çıkan bilinçdışı materyali tasvir ediyordu. İyi bir toplumun kurulması kötüleri ortadan kaldırıp iyileri yaşatmaktan mı geçer, yoksa kötülerin üremesini önlemekten mi? Belki de bu durum onun içinde bulunduğu sayıklamadan ileri geliyordur. Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.